TREN
BASIN ODASIMardin’in kapıları dünyaya açıldı

MARDİN’İN KAPILARI DÜNYAYA AÇILDI 14.02.2006

Mimari dokusu,kültürü ve farklı yaşam biçimiyle büyüleyici bir güzelliğe sahip olan Mardin’in kapıları, fotoğraf sanatçısı Lütfi Özgünaydın’ın objektifine yansıyan görüntülerle, Erdem Holding ve Genpa Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Zeynel Abidin Erdem sponsorluğunda dünyaya açıldı.

 

 

 

 

 

Fotoğraf sanatçısı Lütfi Özgünaydın’ın “Mardin” konulu fotoğraf sergisi, Erdem Holding ve Genpa Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Zeynel Abidin Erdem sponsorluğunda, 17 Ocak’ta Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi (AKM)’nde açıldı. Açılışa, İstanbul Valisi Muammer Güler, Mardin Valisi Temel Koçaklar, Mardin Belediye Başkanı Metin Pamukçu ile birçok Mardinli ve Mardin’i sevenlerle fotoğrafsever katıldı. Mardin fotoğraflarının, gelecek yıl Avrupa başkentlerinde ve New York’ta sergilenmesi için de hazırlıklara başlandı.

 
 

“Mardin” deseler “Ne çok özledim” diyorum

Mardin’i vazgeçilmez olarak tanımlayan ve beş yıl boyunca Mardin’den objektifine ve kalemine yansıyanları bir sergi ve bir albümle bir araya getiren Lütfi Özgünaydın, Mardin ile arasında geçenleri ve Mardin’in neden vazgeçilmez olduğunu sergiyi gezenlerin rahatlıkla anlayacağını belirtiyor ve ekliyor: ”Sıcak bir sonbahar gününde Mardin’e indik. Kentin karşısına geçip durduk. Kalenin önüne sıralanmış taş evlere bakakaldım. Bambaşka bir kentin karşısındaydım. Sevgiliye bakan bir çift göz gibi, kent bana bakıyordu. Beş yıl gidip geldim Mardin’e. Bazen ilkbaharda, bazen sonbahar, bazen de yaz sıcağında... Ne zaman ‘Mardin’ deseler, ‘Ne çok özledim’’ diyorum şimdi. Aramızda geçenleri paylaşınca siz de anlayacaksınız bu kentin vazgeçilmezliğini...”

 

 

“Dünyaya örnek bir kent”

Kendisi de Mardin doğumlu olan ve sergiye sponsor olarak Mardin’in kapılarının dünyaya açılmasına katkı sağlayan Dr. Zeynel Abidin Erdem ise sergi ve Mardin’le ilgili düşüncelerini şöyle dile getiriyor:

“7000 yıllık dinler ve diller tarihinin yaşandığı, kardeşliğin ve güzelliklerin paylaşıldığı, yedi dilin konuşulduğu, yedi dinin yaşandığı, yedi ayrı kültürün kaynaştığı, dünyada örneği olmayan bu Mezopotamya başkentinin kıymetli mirasını torunlarımıza bozulmadan aktarabilmek için büyük bir çaba içerisindeyiz. Başta Türk olmak üzere, Arap, Kürt, Ermeni, Türkmen, Çeçen ve daha birçok halk, barış, kardeşlik ve toplumsal uzlaşma içinde Mardin’de bir arada yaşar. Şehrimizde ezanla birlikte yükselen çan seslerine 7000 yıl boyunca saygı duyulmuştur. Amacımız böyle bir uzlaşma ve anlayış ortamının dünyaya örnek olmasıdır. 17 Ocak’ta AKM’de açılan ‘Mardin’ sergisini gelecek yıl Avrupa başkentlerinde ve New York’ta sergilemek için hazırlıklarımıza başladık.”

Atatürk Kültür Merkezi’nde açılan ve 2 Şubat 2006 tarihine kadar açık kalacak olan sergide, 180x120 ebatlarında 50 fotoğraf yer alıyor. Fotoğrafevi tarafından yayınlanacak albümde ise 75 fotoğraf ve 23 deneme yer alıyor. Albümün sponsorluğu ise yine Dr. Zeynel Abidin Erdem tarafından yapılıyor.

 

 

Sanata ve geleneklere saygı

Erdem Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Zeynel Abidin Erdem, Sultan II. Abdülhamit’in 1876'dan 1909'a kadar 33 yıl süre ile kullandığı Osmanlı İmparatorluğu'nun resmi damgası "Mühr-ü Hümayun”u 7 Nisan 1998‘de Paris'te düzenlenen bir açık artırmada satın alarak uzun yıllar sonra Türkiye'ye kazandırmış ve Topkapı Sarayı’na hediye etmişti.

Bir Doğu masalı Mardin

Eski zamanlara ait ihtişamını özenle koruyan Mardin, Diyarbakır Havzası ile Kuzey Mezopotamya Ovası’nı birbirinden ayıran eşikte kurulmuş özgün ve masalsı bir kale kent...

Mardin, Diyarbakır Havzası ile kuzey Mezopotamya Ovası’nı birbirinden ayıran eşikte, gökyüzüne komşu bir kalenin eteklerine kurulmuş bir taş kent. Zamansızlığı ve sonsuzluğu saklayan uçsuz bucaksız bir ova denizine nazır hazine sandığı; geceleri deniz görünümüne bürünen, sabahları ise gündüz düşleri kurduran bir masal diyarı... Mimari, etnografik, arkeolojik, tarihi pek çok değere ev sahipliği yapan ve tarihten bize kalan en değerli miras olan Mardin, pek çok şaire esin veren ve “Kartal Yuvası” olarak da adlandırılan Mardin Kalesi’nde doğmuş. Önceleri kale sınırları içindeki birkaç yüz haneden oluşan kent zamanla büyümüş ve kalenin dışına taşmış. Mezopotamya Ovası’nı izlemek için en iyi mekân da, kalenin eteklerine inşa edilen, dilimli kubbeleri ve oya gibi işlenmiş taş kapısıyla Zinciriye Medresesi’nin kubbeli çatısı. Zamanında rasathane olarak kullanılan bu medresenin eşsiz manzarasını, Mardin’deki camilerin en eskisi ve görkemlisi olan Ulu Camii ve damla motifli bezemeleri ve kemerleri ile dikkat çeken minaresi tamamlıyor. Kentin ara sokaklarının ve eski evlerin arasında kaybolmadan önce yapacağınız en iyi seçim, Mardin’i ve Mezopotamya Ovası’nı uzaktan seyretmek.